Benim de en çok kullandığım zil tonu “artarak “ diye isimlendirilmiş, BİP, BİPBİP, BİPBİPBİP diye telefonu açıncaya kadar ya da arayan pes edinceye kadar şiddetlenerek çalan bir sesti. Ben hayatı cep telefonlarındaki bu zil tonuna benzetiyorum
. Eskiden dayatılanları kabul etmek ve onlara göre yaşamak zorundaydık. Bunun bize uyup uymadığını, hoşumuza gidip gitmemesini sorgulamazdık bile. Sorgulamadan uzak olunca da sanki karşımıza çıkanlara yapacak bir şeyimiz yokmuş gibi gelirdi. Bu durumu kabullenince değiştirebileceğimiz fikrini aklımıza bile getirmezdik.
Değişimimiz için gerekli adımları atabilmemiz için önce karşımıza çıkan uyaranları fark etmeliyiz. Biz eğer ilk BİP’te fark etmezsek, uyaranların şiddeti artarak devam ediyor ta ki biz kendimizde aksayan, bizi tıkayan, gelişimimizi engelleyen o duyguyu, davranışı, düşünceyi bulup değişim basamağına geçinceye kadar. Bu sesi duymaktan bazen çok rahatsız oluruz. O sesi duymak istemeyiz, bizi tutan o duygu ile yüzleşmekten korkarız. Ama korkmamız ya da görmezden gelmemiz hiç bir şeyi değiştirmez. Aksine daha da artarak gelir üstümüze hayat. Sonra başlarız şikayetlere, “offff bu da hep beni buluyor”, “ne zaman rahat bir nefes alacağım”, “yeter artık”…
Hayatımızı bir uyaran olarak değerlendirmek yerine, bizi biz yapan tüm değerlerimizi, özelliklerimizi, duygularımızı görüp, iyi kötü , güzel çirkin demeden, kendimizi yargılamadan, suçlamadan kendimizle barışmayı seçmeye ne dersiniz?
Böylece özdeğer, özgüven, özsevgi, özsaygı gibi bizi biz yapan kavramları keşfedip, kendimizle barışıp, kendimizi kabullenebiliriz. O zaman güçlü yönlerimizden destek alıp, geliştirilmesi gereken özelliklerimizi kendimizi örselemeden dönüştürebiliriz. İçimizdeki çocuk da keyifle daha çok şey öğrenir. Onu parlattıkça kendini bize ispatlamak için daha bir şevkle hareket eder.
İşte tam bu noktada telefonumuza kendi melodimizi bulmuş ve yüklemiş oluruz. Ve telefonumuz çaldığında onu açmaktan çekinmeyiz. Çalan melodinin ritmine kendimizi kaptırırız ve süreçten keyif almaya başlarız.
Hayatımızın iplerini elimize almış olarak kendimizle kalmak istediğimizde, çağrı istemediğimizde sessiz moda geçme hakkımızı da rahatlıkla kullanabileceğimizi görürüz. Bu durumda bize nefes alma, düşünme, sağlıklı karar alma fırsatını verir.
Şu anda yapıyor olduğum koçluk mesleğinin en keyifli yanı, hayatına kendi melodisini yüklemek için istekli ve hazır olanlara listelerinden kendilerine en uygun melodileri seçme süreçlerine eşlik etmek.
Teknoloji bizi çok güzel yönlendiriyor aslında… Bırak sende eski takoz telefonlarda mecbur kaldığın zil tonlarını, zamana ayak uydur, önüne sunulan melodileri fark et ve yükle…